10 Şubat 2024 Cumartesi

Severance

 

Uzun bir aradan sonra blog yazılarına merhaba. Bu süreçte izleyip beğendiğim, hakkında iki kelam etmek istediğim animeler, diziler, webtoonlar falan oldu. Sousou no Frieren, Yumi's Cells, Blue Eye Samurai. Eğer üşenmezsem buraya onlar hakkında da post gireceğim ve artık bunu okunma kaygısı olmadan yapacağım. Çünkü bu blogu ilk açma sebebim de kendi kendime yazmaktı, ne twitter'da ne de ekşisözlükte paylaşıma çok da gerek yok açıkçası.

Neyse konumuz Severance. Tanım girmek gerekirse iş ve kişisel yaşamı ayırma kaygısını bir adım öne taşıyıp bunu ameliyatla beyine çip takarak yapan bir şirket Lumos'u ve bu teknolojiyi ilk denedikleri ve ayrılmış şekilde Lumon çalışanı olmayı kabul eden ilk prototip müşterilerini baz alan bir bilimkurgu dizisi. Fakat bundan çok daha fazlası, hem sanatsallık hem de derinlik açısından çok iyi bir dizi.

Son zamanlarda izlediğim en ilginç dizilerden biri oldu. Fakat trigger warning vermek lazım ki özellikle iş hayatınızda sıkışmış hissettiğiniz bir zamanda izlerseniz ciddi tetikleyebilir. Ben bu diziyi biraz absürt kapitalizm eleştirisi olarak buldum. Her ne kadar bu dizideki gibi beynimize ameliyatla çip takıp bölünmesek de nihayetinde hepimiz hayatımızın yokuş aşağı gittiği dönemlerinde bile insanlığımızı geride bırakıp çok büyük ihtimalle hiçbir anlamı olmayan işlerimizi sürdürmek zorunda kalıyoruz. "Profesyonelizm" maskesi altında belki de sabah iş yerinin önünde biz de Mark gibi höykürerek ağladıktan sonra asansörle ofis katımıza çıkınca sahte bir gülümseme takınıp siktiriboktan işlerimizi yapmaya devam ediyoruz.


Bu dizi insan psikolojisinde birkaç güzel noktaya da değinerek ilk sezonda bunu çok güzel işledi:
--- spoiler ---

Helly'nin dışarıdaki kimliğinin babasının şirketine pr yapmak için kendini innie olarak öne sürecek kadar gaddar olmasına rağmen içsel kimliğinin aşırı isyankar olması güzel bir detaydı. Muhtemelen bu kadar baskılanmış duygularının kendisi de farkında değil. Ayrıca dış kimliğinin yaptığı pr yüzünden severance olayının artacağını partide öğrenince onlara içeride işkence olarak yapılan pişmanlık duasını tekrarlanmasını çok beğendim.

Mark'ın beynine çip bile taksa ölen* karısının yasından kaçamaması hem üzdü hem de düşündürdü. İçselinin yakın arkadaşı olarak gördüğü Petey de karısı gibi birden yaşamından çıkınca anıları olmamasına rağmen direkt travması tetiklendi ve her şeyi sorgulamaya başladı. Çok şanssız bir karakter olduğunu düşünüyorum, Hem Lumon'un karısını bu şekilde alıp onu travmaya sürüklemesi, hem de Ms Cobel gibi bir psikopatın ona takması açısından. Cobel de muhtemelen bir ajan çıkacak gibi duruyor ama.

Aşırı düz adam olan, boş konuşan ve hayattaki her şeyi ti'ye alan Dylan'ın dışarıda çocuğu olduğunu öğrenince yaşadığı karakter gelişimi çok güzeldi. Kendisini hem sapık, hem nerd hem de  gizli  babacanlığı yüzünden Steins;Gate'teki Daru'ya çok benzettim.

Yine kuralcı, hiçbir şeyi sorgulamadan emirlere uyan Irving'in dışarıda muhtemelen Lumos'u çökertme planları yapan bir devrimci olması da güzel bir detaydı. Dışsalının sürekli karanlık asansör resmi çizmesi, (eski) asker olması, severed insanların listesini araştırması, kendini lumon'dayken uyku-uykusuzluk arasındaki bilinçaltını aktifleştirme halinde tutmak için tonlarca kahve içmesi, aslında gıcık Irving'imizin bir isyancı olduğunu gösteren bazı detaylardan. Kesin Burt'de de bir şeyler çıkacak.
--- spoiler ---

Demem o ki 2.sezonu da bu çizgide sürdürürse efsane diziler listesine girebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder