26 Temmuz 2015 Pazar

Gönlüm Prag'da kaldı...


Erasmus Mundus ile master'a başladığımdan beri buraya hiçbir şey yazmaya yeltenmedim. Aslında çok gezdim, gördüm ve yaşadım ama üşengeçlik işte öyle pek yazmaya yeltenemedim. İlk durak olarak 4 ay Delft'te kalsak da benim gönlüm Şubat-Haziran arasını geçirdiğim Prag'da kaldı.Eylülde Gent yerine Prag'a gitsek şahsen çok mutlu olurdum. Neden mi?

Prag, Hollanda'nın depresif havası ile karşılaştırınca cıvıl cıvıl ve hareketli bir şehir. Ucuzluğundan dolayı daha çok gezip keşfetme imkanı bulduğum için belki de moralimin daha iyi olduğu bir dönemde oradaydım ama bunu düşünen sadece ben değilim, bütün sınıf arkadaşlarım hem fikir. Dışarıda yemek yemek, alkol (özellikle bira), ulaşım, kira her şey ucuz. Sadece Avrupa standartlarında değil, İstanbul'dan da daha ucuz. Öğrenci kartıyla sınırsız 1 aylık ulaşıma (aylık paso gibi bir şey) Türk parasıyla 26 lira verdim, evet lirayla! Hem de bizim gibi otobüslerde sürünmüyorlar, çok güzel bir metro sistemleri var ve hemen her yere metro ile ulaşabiliyorsun. Bira desen 50'lik bardağı 25 koruna ile 50 koruna (2.5-5 lira) arasında değişiyor. Hal böyle olunca Hollanda'daki iki yakası bir araya gelmeyen depresifliğini üzerimden attım ve gezebildiğim kadar gezdim ve çok güzel bir 5 ay geçirdim Prag'da. Yine dönmeyi ister gönül.

Anılarım hala canlıyken en sevdiğim mekanların ve gezilecek yerlerin listesini yapmak istiyorum. Birinin işine yarar mı bilmem ama geri dönmeyi düşündüğümde ben direkt bakarım en azından buraya. Turistlik yerlerden başlayıp günlük hayatta gidilecek mekanlara kadar yazmayı planlıyorum üşenmezsem. Bu arada tamamen ayrı bir blog yazısı olabilir ama Prag'dan sonra gezilecek en güzel Çek şehri Cesky Krumlov, masallar diyarı gibi bir yerdi.

 Gezilecek görülecek yerler:
Vyšehrad: Kalesiyle olsun manzarasıyla olsun, herkesin ilk gittiği Prag kalesine on basar. Ayrıca Vlatava nehrinin tüm uzantılarını ve panoromik olarak Prag'ı görmek mümkün.

Prag kalesi: Buradan da şehrin tepeden görüntüsünü görmek mümkün, kocaman bir alan ve içerisinde bir sürü yapıyı barındırıyor. Kaleyi, katedralini, Golden Lane (Altın Yol) denen simyacılardan kalma minik rengarenk evleri görmek mümkün ama en çok bahçesi görülmeli bence hem de o bedava :)

Staroměstské náměstí (Old Town Square): Her saat başı içindeki kuklaları oynayan Astronomik saati, şatoyu andıran gotik klisesiyle, daracık otantik sokaklarıyla kendinizi ortaçağda hissetmek istiyorsanız sizi buraya bekleriz. Yüzlerce turistik  hediyelik eşya dükkanını göz ardı edin lütfen.

Karluv Most (Charles Bridge): İlk gördüğümde benim için Prag'daki en göz alıcı şeydi . İki yanına dizilmiş heykelleri ve Vlatava nehrini izleyerek Old Town’dan karşı yakasındaki Malostranska’ya kadar yürümenizi tavsiye ederim. Hatta Malostranska kısmına vardığınızda Kafka Müzesi yolu üzerinde nehir kenarındaki bir noktadan da köprüyü izlemek şahane. Game of Thrones için King’s Landing sahnelerini burada çekebilirlermiş, Hırvatistan’dan tek eksiği deniz yerine nehir kenarında olması.

Letna Park: Kafa dinlemek için ve Prag’ın köprülerinin sıralı manzarasını izlemek için birebir. Evet, o merak ettiğiniz fotoları buradan çekmişler.

Petrin’s Hill: Funikülerle çıkılan bir tepe. Bahar aylarında kiraz çiçekleri açtığında aşıkların gitmesiyle ünlü. Ben maalesef kuru ağaçların olduğu sezon gitmiştim.

Namesti Republiky: Old Town’dan yürüme mesafesinde modern ve eskinin çok güzel harmanlandığı bir muhit. Çevresinde güzel kafeler ve restoranlar var.

Yenilecek/İçilecekler:
Benim gözümde hiçbir yer Türk yemeklerinin yerini tutmasa da dışarıda yemek yemenin keyifli olduğu bir şehir Prag. Denizden uzak olduğu için genelde et yemeklerine yoğunlaşmışlar ve ortaçağ stili lokantalar bol. Yemekler genelde yağlı ve soslu ama aralarında sevebileceğiniz seçenek bulma imkanı var.

Goulash: Bu bir Macar yemeği. Sosu çok lezzetli, et sevenlere önerilir.
Svíčková- Kremalı Sirloin: Yine bir et yemeği, bread dumplings denen hamurumsu ekmek dilimleriyle servis ediliyor. Porsiyonu goulashtan küçük ve lezzetli bir yemek.
Trdelnik: Bunu da Macarlardan almışlar Trdlo da deniyor sanırım. Tarçınlı açma gibi bir şey ama mikemmel! Sokakta sıcak yapılanlardan almanız tavsiyem.
Pork knee: Ben yemedim ama yiyenler ve sevenleri pek övüyor. Yalnız aman dikkat porsiyonlar devasa! 1.2 kg ve y 800 gramdı gördüklerim. Kemik dahil tabii. Genelde 2 kişi paylaşarak yiyor.
Medovnik (Honey cake): Ballı ve tarçınlı kek. Hafif ve lezzetli bir tatlı.
Bira bira bira!: En ucuz ve en çok giden içecek. Her yerin kendi markası var neredeyse, o yüzden beer from the tap diyin yeter. Pilsner Urquell, Staropramen, Budweiser, Matuska falan hepsi güzel. Süpermarketten 1 liraya falan denk gelen bir Kozel de kapabilirsiniz. Benim gibi hiç cider içmemiş cahiller için de ucuza denemek için güzel bir fırsat şehri Prag.
Becherovka:  Bu da Çeklerin Jagermeister’ı gibi bir şey. Shot ile servis ediliyor.

Mekanlar:

Restoranlar_ Kafeler:

Restaurace V Cipu: Geleneksel Çek yemeği yanı sıra her türlü yemeği bulabileceğiniz otantik bir restoran. Erasmus klubü ile ilk gittiğimiz yerdi. Güzel bir mekanda ucuza yiyip içebilmenin keyfine varılabilir. Ha bir de Old Town’ın göbeğinde güzel bir mevkide yeri. Passage to Old Town yazısını görünce soldaki Michalska sokağına sapıp sonunda görebilirsiniz.

Potrefena Husa: Bir restoranlar zinciri ama ana şubesi Namesti Republiky metro istasyonu yakınında. Her türlü yemek var yine, güzel ve şık bir mekan.

Cafe Palanda- Burger House tarzında bir mekan ama hamburgerleri ve patatesleri şahaneydi. Olsa da yine gitsek. Yine Namesti Republiky civarında.

Jiu Zhou Running Sushi: İlk sushimi yiyip müdavimi olduğum mekan. Pek çok çeşit sushinin yanında türlü türlü hamur işleri, tatlılar ve tropik meyvelerine de running sushi bandından abanabilirsiniz. Ha bir de gayet ucuz, 300 koruna fix menü (30 lira civarı), patlayana kadar yemek serbest. Hindistan cevizi sütünü bantta görürseniz affetmeyin.

Vinarna U Sudu: Fiyat ve kalite dengesi olarak güzel olan bir restoran-bar. Üst katı tercih edin, sigara içilmeyen kısmı.

Cukrarna Alchymista: Beni adına bakmadan yazdıracak kadar hayran bırakan güzel mi güzel bir kafe. Gül ağaçlarıyla çevrili yemşeyil bahçesinde bir sandalye kapın ve çikolatalı cheesecake’nizin yanında elderberry limonatınızı yudumlayarak huzur bulun. İç dekoru da şahaneydi. Bir kafe açsam ilham alacağım yer burası olurdu, o kadar diyorum.

The Farm Letna: Bu da bir önceki kafeye epey yakın bir yerde. Organik ve sağlıklı yiyecek takıntısı olana bir alternatif kafe. Öğle yemeği servisi da var. Fiyatlar ortalama üstü.

Barlar/diskolar vs:
Vytopna: Biranızı tren rayları üzerinden gelerek ve model trenlerle servis edilsin mi istiyorsunuz. Gidin ve görün. Fikir şahane. Muzeum metro istasyonuna çok yakın bir pasajın içinde bir bar. Fiyatlar normal.

Kavarna Kabinet: Okula yakın bir bardı. Sakin ve güzel bir mekan. Fiyatlar normal.

Beer Geek: Yüzlerce birayı bir arada bulabilirsiniz. Mekan biraz hipster ama ortam sakin ve güzel. Fiyatlar ortalama üstü.

Beer Museum: Biraz turistik bir mekan ama yine yüzlerce çeşit birayı bulmak mümkün. 5’li küçük deneme ölçüsüyle (0.2 cl) 5 çeşit deneyebilirsiniz. Fiyatlar ortalama üstü. Fakat burası Çek Cumhuriyeti. Ortalama üstü ve Türkiye’nin bayağı altı not etmek lazım. Bu mekanın kötü yanı fazla dumanaltı olması. Çek Cumhuriyeti’yle genel olarak rahatsızlığım da kapalı ortamlarda sigaranın hala yasaklanmamış olması.

Chapeau Rouge: Biralara doyduktan sonra dans etmeye gidilebilecek ortalama bir mekan. Güzel yanı hiçbir şey içmeseniz de sizi sıkboğaz edecek kimse yok. Gece yarısına doğru aşırı kalabalık, klostrofobikler uzak dursun.

Popo:  Erasmusluların takıldığı bir club. Yine dumanaltı problemi var.

KU Bar: Dumanaltı olmadan dans edilebilecek mekan arayanlara tavsiye edilebilir. Dezavantajı fiyatlarının yüksek olması. Öyle ki 75 koruna(yaklaşık 7.5 lira) olan birayı sadece burada görmüştüm. Türkiye’den gelenlere çarpmaz, o ayrı.