22 Kasım 2010 Pazartesi

悪夢&夢

Bugünlerde çok tuhaf rüyalar görüyorum, geçenlerde denizin yüzeyinde havada duran raylardan giden metroyla yolculuk yaparken kömür madenine çarpmış ve afet yönetimi şeklinde inmek zorunda kalmıştım.Dün gece ise daha da uzun ve atraksiyonlu bir rüya gördüm ama uzun uzun anlatamayacağım çünkü vize haftasındayım bir yığın sınavım var ve hiçbirine çalışmadım.Bugünküler bok olsa da diğerlerini öyle hemen teslim etmeye niyetim yok, neyse rüya şöyle;

Supernatural'daki Dean ve Sam var yanımda,aynı ekipteymişiz güya ya da ben onlara yardım ediyorum sanırım gönüllü olarak (ederim tabii ki :P ).Motosikletle Texas benzeri bir otoyol üzerindeyiz Sam dürbünle bakıyor ve 'şu tarafa diye bağırıyor' son hızla oraya gidiyoruz.Otomobili andıran şeytani robotlar var.Dean tuz tüfeğiyle nişan alıyor tekine ama hiç bir işe yaramıyor,aksine daha da kızıp üzerimize doğru gelmeye başlıyorlar.Benim de o sırada aklıma geliyor ve tuz içerikli bir el bombası çıkarıyorum cebimden!? ve robotların olduğu tarafa fırlatıyorum.3-5 tanesi birden patlıyor, Dean 'bravo,iyi akıl ettin' diyor.Fakat benim bu ani atağım boss robotu iyice sinirlendiriyor,üzerimize bir ordu şeklinde bir grup gönderiyor.Kaçmaya başlıyoruz, ama Sam ve Dean ışık hızıyla sürerlerken motorları, ben onlar kadar hızlı gidemiyorum.Yanaşan robotlara cebimdeki el bombalarını fırlatıyorum.Dean geride kaldığımı görüyor ve robotları kendi üzerine çekiyor 'sen yenisin daha bu işte, diğer taraftan kaç.Biz Sam'le geri kalanları hallederiz' diyor.Ben de 'tamam,köprünün altında görüşürüz ' diyorum ve bariyerlerden motosikletle atlayarak diğer şeride geçip kaçıyorum.

Evet dediğim gibi vize haftasındayız normal bu rüyalar.Yalnız hepsinde günlük yaşantımda olmayan/olması imkansız olan heyecanlı olayların bulunması da ne kadar manidar...Şarkının ne bu yazıyla ne de bugünkü duygularımla alakası var ama sınavdayken canım çekmişti, şimdi dinleyeyim bari.Hem canım çektiyse vardır elbet bir sebebi.Değil mi?
">

19 Kasım 2010 Cuma

Ignorance is bliss

 Etrafıma bakıyorum da insanlar ne kadar ufak şeylerle mutlu olmayı başarıyor. Benim derdim ne, benim farkım ne? Ortalamanın biraz üstünde bir zekam olduğunu varsaysak bile hiçbir zaman toplumdan soyutlanacak bir deha falan olmadım.Benim sıfatım genelde 'tuhaf' ya da 'farklı' oldu hep 'zeki' ya da 'dahi' değil.Sorun zaten diğerlerinden farklı bir zekaya sahip olmak değil.Farklı düşünmek ya da tamamen bağımsız olarak hiç kimseye ihtiyacı olmayacak kadar güçlü görünmek,kendi ayakları üzerinde durmak...

İnsanlığın doğasında kendine ihtiyacı olunduğunu hissetme psikolojisi var. Herkes kendisinden bağımsız yaşam süremeyecek birinin varlığını ister,sürekli ona ihtiyacı olan birini... Bu durum muhtaç ya da aciz birini istemek değil, ama kendi olmayınca hayatı eksik olan biridir.Yirmili yaşlarda çocuklardan nefret ettiğini söyleyip ahkam kesen kadınların da otuzlu yaşlara gelince birden deliler gibi çocuk özlemi içine girmesi de bundan başka bir şey değildir.Belki de yalnızlığı paylaşmaktır, sana ihtiyacı olan birinin varlığını hissetmek... Aksi durumda zaten farzi intihar düşünceleri sarar aklı; 'Ben şu an şuracıkta ölsem,kimsenin hayatından bir şey eksilmeyecek; herkes hayatına eskisi gibi devam edecek.Kimsenin bana ihtiyacı yok' gibi...

Ben bu yaşa kadar kendi ayakları üzerinde durmak işini çok iyi yerine getirdiğimi düşünüyorum.Hep kendi işimi kendim hallettim,kimseden öyle deli gibi yardımlar görmedim.Elbette yanımda hep bir ailem ya da arkadaşlarım oldu, iyi ki de varlar; ama hiç bir zaman onları muhtaç olduğum insanlar gibi görmedim.Bilmiyorum belki de o ihtiyaç psikolojisini hep birisinin bana ihtiyacı olsun şeklinde istedim bencilce. İhtiyacım olsa da insanlara bunu asla belli etmedim,bir şekilde kendim hallederim her şeyi diye.Kimseye ihtiyacı olmayacak kadar güçlü görünmenin sonu da yalnızlığa çıkıyor.Oysa muhtaç görünmeden de birbirinin yanında olabilmeli insanlar...


Bu saatte otobüste arkamda çocuk zırıltıları ile internete girip bana bunu yazdıran ne bilmiyorum ama hep bu sekiz saatlik otobüs yolculuklarında derin düşüncelere dalıyorum.Yol bitince de pek çoğunu unutuyorum.İnsan olmak tuhaf bir şey...

18 Kasım 2010 Perşembe

Merhaba!

İşim gücüm yokmuş gibi şimdi de blog işine giriştim.Zaten acemi olduğum belli;arka plan marka plan herşey çok tırt oldu.Bir süredir yapmayı düşünüyordum da zaten,aman ne yazacağım ne edeceğim diye vazgeçtim defalarca.Hani en güzel fikirler insanın aklına hep tuvalette gelir de ordan çıkana kadar unutursun ya.Benim fikirlerim hep o kadar hercai ki zaten buralarda tutunmak gibi bir amacım yok.Malum sınav dönemi yaklaşmış bir öğrenciyim,insanların büyük çoğunluğunun blog açtığı dönemdir herhalde.Neyse bu gecelik bu kadar yeter,böyle bir yer olduğunu hatırlarsam görüşürüz sayın seyirciler.