6 Aralık 2022 Salı

1899

 



Yayın yılı: 2022

Bölüm sayısı: 8

Benim puanım: 7.5/10


Yılın dizisi olduğunu düşündüğüm Andor'dan sonra pek de yılın dizisi olamayacak, Dark'ın yaratıcıları tarafından çıkarılmış  Netflix'in uluslararası kimlikli, bilimkurgu dizisi 1899'a gelelim. Bence fikir güzel, merakla da sonuna kadar izletti. Fakat işleniş ve aktörler sanki pek olmamış. Önce Matrix gibi vurucu bir aydınlanma yaşatacaklarını düşünerek heyecanla bekleyerek izledim, sonrasında ise bir yere gitmeyeceği zaten 5. bölüm gibi belirginleşmeye başladı. Olduramadıkları noktalardan biri ise tüm dizi bir gemide geçmesine rağmen Netflix España, Netflix USA, Netflix Deutschland'dan falan tanıdığımız bazı aktörleri toplayıp her ülkeden biri var bak, bu gemide her dili konuşuyoruz imajını vermek için gereğinden fazla zorlamalarıydı. Bir bakıyoruz insanlar kendi dillerinde Danca, Almanca, İspanyolca, Portekizce, Lehçe, Fransızca, İngilizce ve hatta hatta Cantonese konuşarak birbirini anlamalarını bekliyorlar. İlk başta bunun Danca ve Almanca arasında sınırlandırıldığını sanıp anlamdırmaya çalıştım, sonra baktım artık yapımcılar da abese kaçarak geyiğe vurmuş; Danca konuşan Tove, Fransızca konuşan Clemence'e haldır haldır bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Yine Çinli kız, Cantonese dilinde konuşarak Polonyalı çocukla aşk yaşamaya çalışıyor. Ne bileyim Elite'deki Guzman, pardon bu dizideki ismiyle sapına kadar İspanyol olan Angel, Krester ismindeki Danimarkalı çocukla aralarında sadece İspanyolca ve Danca konuşarak birbirine hand job yaptılar falan, lol. Anladık, en international dizi sizsiniz, sizi gidi Sense8 özentileri...

Neyse dizinin bilimlikurgulu konusuna gelirsek 1899 yılında değişik milletlerden (yukarıda da özetini uzun uzun geçtiğim gibi) insanlar, Londra'dan kalkan Kerberos isimli büyük bir yolcu gemisiyle New York'a gitmeye çalışıyorlar. Daha önce aynı gemi firmasının Prometheus isimli gemisinin  tüm yolcularıyla 4 ay önce kaybolduğunu ve sırlara karıştığını öğreniyoruz. Kerberos ve Prometheus isimlerinin Yunan mitolojisinden seçilmesi muhtemelen manidardır, fakat ben çok fazla çağrışım bulamadım. Kerberos, yeraltı dünyasında, ölüler dünyasına geçisin kapısını koruyan üç başlı bir köpek, kendisi Hades'e hizmet ediyor. Prometheus ise, tanrılardan ateşi çalıp insanlara getiren ve insanların gelişimini hızlandıran devrimci bir titan. İnsanlara yaptığın bu iyiliğin cezasını ona Zeus, Prometheus'u bir kayaya bağlayıp her gün ciğerini bir kartala yedirerek sonsuz bir işkenceyle ödetiyor. Ciğer rejenere oldukça Prometheus'un işkencesi her gün tekrarlanıyor. Bu açıdan sezon sonuna aslında sürekli tekrarlanan simülasyonla foreshadowing yapmış olabilirler belki.

Dizi karakterler açısından epeyce bol olsa da, her karakterin trajedisini ayrı ayrı flashback'lerle Lost dizisi misali vermeye çalışsalar da maalesef hiçbirinde yeterince vurucu olamadılar ve ben kendi açımdan hiçbir karakterle empati kuramadım. Bakalım bu karakterler kimdi ve hikayeleri kısaca neydi: Ana karakterimiz olan Maura isimli İngiliz bir kadın, öğrendiği tıp bilgilerini  beyin cerrahı olarak pratiğe dökmek için (meğersem o dönemde İngiltere'de kadınlar tıp okuyabilse bile doktor olarak çalışamıyorlarmış) Amerika'ya gitmek istiyor. Fakat asıl amacı Prometheus ile aynı dönemde ortadan kaybolan erkek kardeşini bulmak ve babalarının onlara yaptığı bilimsel deneylerin sırlarını çözmek. Çünkü Maura babası tarafından bir akıl hastanesine kapatılmış ve yediği enjeksiyonlardan dolayı hafızasının büyük bir bölümünü kaybetmiş gibi duruyor. Erkek kardeşinin de babası tarafından benzer deneylere maruz kaldığını düşünüyor. Gemide olaylar ilerledikçe önce ailesini bir yangın faciasında kaybeden Alman kaptanımız, Eyk'le tanışıyoruz (Dark'ta Jonas'ın yetişkinliğini oynayan oyuncu, Andreas Pitchschmann). Eyk, hala bu büyük travmanın etkisinden kurtulabilmiş değil. Sonra Elite'deki Guzman'ı oynayan oyuncunun, gay olduğu için ailesi tarafından dışlanan Angel karakterini canlandırdığını görüyoruz. Angel, abisi olduğunu söylediği ve bir papaz olarak tanıttığı Ramiro'yla beraber seyahat ediyor. Ramiro aslında Portekiz ve Angel'in uşağı ve aşığı. Onun dışında Japon numarası yapan ve geisha olarak yetiştirilmek için, yanlışlıkla öldürdüğü arkadaşının yerine geçen Hong Kong'lu bir kızımız var; Ling Yi. Ling Yi, aslında annesi olan ama Ling Yi'nin hizmetlisi numarası yapan bir kadınla beraber seyahat ediyor. Onlara eşlik eden İngiliz kadın, Ms Wilson ise Ling Yi'yi kandırıp seks işçisi olarak kullanmak istiyor. Yine burjuva sınıfında seyahat eden grupta, savaşta bir subayın üniformasını çalıp arkadaşı Jerome'ye kazık atıp kaçan,Fransız Lucien ve rol icabı evlendiği karısı Clemence var. Jerome de bunların peşine takılıp gemiye binmiş. Bunlara ek olarak, gay oğulları Krester yüzünden başları belaya giren ve mülk sahibi tarafından tecavüze uğrayan kızları Tove ve küçük kızları Ada ile Amerika'ya kaçmaya çalışan dindar bir Danimarkalı aile, geminin alt tabakasıyla beraber seyahat ediyor.  Anlaşılan herkes olmadığı biri gibi davranıp numara yaparak geçmişten kaçmaya çalışıyor bu gemide.

Daniel, Maura ve Eyk (kaynak: Express.co.uk)


1. bölümde Kerberos, okyanusun açıklarındayken Prometheus gemisinden bir sinyal alıyorlar ve kaptan Eyk ve doktor olduğu için ekibe katılan Maura ile küçük bir grup botla Prometheus'a yanaşıp gemiye binerek eğer 4 ayın sonunda hala gemide hayatta kalan bir insan var mı diye incelemeye başlıyorlar. İlginç bir şekilde enkaza dönen gemide bir dolabın içinde sapasağlam ve düzgün giyimli bir oğlan çocuğundan başka birini bulamıyorlar. Bu çocuğu Maura kamarasına götürüyor, fakat çocuk hiçbir şekilde konuşmuyor ve bulduklarında elinde olan bir piramide sıkı sıkı sarılıyor. Bölüm sonunda ise gemiye gizemli bir adam olan İngiliz Daniel'ın bindiğini görüyoruz. Daniel, gemideki bazı kapıları açan hamam böceklerinin sırrını biliyor ve bazı kontrol panellerini elindeki cihazla manipule edebiliyor.Tabii ki Daniel, Maura'ya hemen özel bir ilgi gösteriyor. 

Ta dizinin başında Maura'nın ısrarla düşük yaptığını ve çocuk sahibi olamayacağını söylemeleri bende direkt şüphe uyandırdı ve buldukları çocuğun Maura'nın çocuğu olduğunu ve hafızasını kaybettiği için hatırlamadığını hemen buldum. Bunun dışında gemiye binen gizemli adam, Daniel da bariz Prometheus gemisinde buldukları çocuğa benziyordu. Dark dizisinden beynim yanmış olacak ki Daniel'ın da çocuğun gelecekteki hali olduğunu düşündüm. Meğersem Daniel, Maura'nın kocasıymış da çocukları Elliot'u kaybettikten sonra Maura bu gemi simülasyonlarını icat etmiş ve acısıyla başedemediği için çocuk sahibi olduğunu kendine unutturmuş. Elliot'u bu simülasyonlarla hayatta tutmayı uman Maura, bunu defalarca tekrarlamış. Fakat dizide izlediğimiz simülasyon, Maura'nın 1899 simülasyonunda kayıp olduğunu düşündüğü kardeşi Ciaran tarafından hacklenmiş. Dizide gördüğümüz Eyk, Ling Ye, Clemence ve Tove gibi tüm ana karakterler de geçmişlerini unutmak için bu simülasyona katılan ve yanlışlıkla hapsolan insanlarmış meğersem. Sezon sonunda uyanan Maura, kendini 2099'da bir uzay gemisinde beynine bağlanan bazı elektrodlarla buluyor. Bu aslında Matrix gibi vurucu bir son olmalıydı. Fakat hem karakterlerin derinsizliğiyle, hem her ırktan, her dilden karakter bulalım diye kasmalarından ana hikayeye tüm bu karakterleri bir türlü bağlayamamalarıyla olduramamışlar. Dark dizisinde tüm olaylar ölen çocuğunu zamanda geriye gidip geri getirmeye çalışan bir bilim insanın, realiteyi önce ikiye, dörde sonra ona falan bölerek paradoks üstüne paradoks yaratmasıyla gerçekleşmişti. Herhalde ona selam olsun diye, 1899 dizisinde de oğlunu kaybeden Maura'nın kendi ailesi dahil herkesi bir simülasyona sürüklemesini istemişler.  Benim 2. sezonu izlemeye pek hevesim yok ama yapılan değerlendirmeleri inceleyerek eğer 2. sezonda ucu açık olayları toparlayabilirlerse diziye bir şans daha verilebilir.