29 Kasım 2022 Salı

Andor

 



Yayın yılı: 2022

Bölüm sayısı: 12

Benim puanım: 9.5/10

Neredeyse sıfır beklentiyle başlayıp her anıyla müthiş bir dizi izleme keyfi yaşadığım Andor dizisinden bahsetmek istiyorum. Çünkü hala dizinin fazlasıyla underrated olduğunu düşünüyorum. Harika bir dizi yapmışlar! Dizi Skywalker'ların aile trajedisinden kopup tamamen Star Wars evreninin politik yönüne, bilinmeyen insanların hikayesine ve Rogue One'a temel oluşturacak dikdatörlüğe karşı başlatılan bağımsızlık savaşına, isyancı birliklerin nasıl oluştuğuna odaklanmış. Rogue One'dan tanıdığımız Cassian Andor karakterinin etrafında şekillenen her sahnesi dolu dolu, çok güzel mesajlarla ve hislerle donatılmış müthiş bir dizi çıkmış meydana. Bunu ışın kılıçları, Stromtrooperlar ve patlayan silahları göze sokmadan sadece gerilimi vererek yapmaları, ayrıca takdir edilesi. Yılın dizisi desem abartmış olmam sanırım.

Pek bir politik donanımım olmadan belki yapacağım bu inceleme yavan olacak. Fakat Disney+'da olmasına bazen şok olduğum, epey sol politik görüşe ait mesajları bu dizide gördüm. Buna maden/petrol için sömürülen gezegenler, direkt ABD'deki mahkumların hapishanede yaşadıkları insanlık dışı muameleye gelen eleştiriyi Narkina 5 hapishane bölümlerinde görmemiz, polisin (hikayedeki imparatorluk güvenlik güçlerinin) kullandığı dengesiz güç, yine Latin Amerika'dan ABD'ye kaçak yollarla giren mültecilere gelen eleştiriyi Cassian'ın Niamos'taki tutuklanma sahnesinde izlememiz, işçi sınıfının sömürüsü ve son bölümde gördüğümüz işçi sınıfının açık isyanı ve başkaldırısı da dahil. 

Bunun dışında diğer Star Wars serilerinde pek de görmediğimiz her gezegenin kendi kültürü ve geleneklerinin olması çok güzel bir detaydı. Misal Aldhani'nin keltlere özgü geleneklerle bilimsel olarak basit şekilde bir meteor yağmuru şeklinde açıklanan bir gök olayını, nasıl dini bir bağlamda kutladığını gördük. Aldhani sahnelerinin İskoçya'nın highlands'lerinde çekilmesi ise güzel bir gönderme olmuş. Sonrasında ise tam bir işçi sınıfı gezegeni olan Ferrix'te son derece geleneksel bir cenaze töreni izledik. Tam da o işçi sınıfının doğasına yakışacak şekilde ölen insanların küllerinin bir kiremit haline getirilip bir duvara monte edildiğini gördük. Another brick on the wall... Diziye dair o kadar güzel ve derin detaylar var ki sanırım yaza yaza bitiremeyeceğim. O yüzden hikayeye geçelim:

Aslında hikaye biraz basit ama bunun derinliğini o kadar güzel vermişler ki, dopdolu bir dizi olmuş. Cassian karakterinin, apatik, kendini düşünen ve tüm donanımlarına rağmen birlik savaşını umursamayan bir bireyden nasıl tam bir isyancıya dönüştüğünü ilk sezonda çok güzel işlediler. Cassian, ilk bölümde öğrendiğimiz kadarıyla çocukken Kenari adında teknolojiden uzak bir gezegende yerel ailesiyle yaşarken gezegendeki madenleri sömürmek için gelen imparator birlikleri yüzünden tüm halkının katledildiğine şahit oluyor. Maarva karakteri ki 60 yaşlarında bir kadın olmasına rağmen gördüğüm en badass karakterlerden biri oldu kendisi, Cassian'ı bir isyan halinde yapayalnız imparatorluk gemisine saldırırken bulup evlat ediniyor. Aslında Maarva'nın üvey annesi olması, Cassian'ın Death Star'ın blueprintlerini çalacak kadar aktif bir isyancı olacağı karakter gelişiminde çok önemli bir kilit nokta. Ayrıca Maarva ve Cassian'ın kan bağı olmamasına rağmen ekranlarda gördüğüm en güzel anne-oğul ilişkisini canlandırdıklarını da söylemeden geçemeyeceğim. Klişe dizilerde aşıklara söyletecekleri en güzel sevgi sözcüklerini bu dizide Maarva'nın ağzından oğlu olarak gördüğü Cassian'a söylendiğini duyduk. Misal:

Maarva Andor: Take all the money you've found and go and find some peace.

Cassian Andor: I won't have peace. I'll be worried about you all the time.

Maarva Andor: That's just love. Nothing you can do about that. I've never loved anything the way I love you, and I've never fretted on anything more, but this time... you can't stay, and I can't go. Tell me you understand.

Cassian Andor: I don't.

Maarva Andor: You will. You'll see.

ve Maarva'nın final bölümde Cassian'a ilettiği ve beni epey ağlatan "Tell him I love him more than anything he could ever do wrong" repliği-Of, diyorum sayın seyirciler... Bu arada Maarva, Harry Potter filmlerinde Petunia Dursley karakteriyle tanıdığımız Fioana Shaw tarafından çok güzel canladırılmış:

Maarva, Cassian ve Bee (source: empiremagazine)

İlk bölümde Cassian'ın Kenari'de ayrı düştükleri ve hala hayatta olduğunu düşündüğü kız kardeşini ararken iki tane imparatorluk güvenlik gücünü "yanlışlıkla" öldürmesiyle başladığı kaçış macerasını görüyoruz. Başı belada olduğunu anladığı için Cassian kaçmak için, imparatorluktan çaldığı bir starship parçasını eski sevgilisi ve Ferrix'ten arkadaşı Bix aracılığıyla bir alıcıya satmak istiyor. Ve alıcı olarak serinin diğer en badass karakteri Luthen ile tanışıyoruz. (Buradan Stellan Skarsgard'ın oyunculuğuna tekrar şapka çıkarıyorum). Aslında Luthen'in amacı Cassian'ı direniş birliklerine katmak, fakat o sırada hala bencil emellerle hareket eden Cassian'ı yürekten bu direnişe ikna etmek kolay değil. Bu yüzden Luthen, ilk aşamada ikna için paranın gücünü kullanıyor. Cassian'a eğer onun bir işini yaparsa ve başarılı olursa yüklü bir miktar para vereceğini söylüyor ve bunun garantisi için Luthen'in eski bir jedi knight olabileceğine dair teorilerin internette türemesine sebepl olan bir Kyber kristalini Cassian'a veriyor. Sırf ilk bölümde Luthen'in Cassian'a "senin ufak isyanının eğer birlik olmadığımız sürece hiçbir şeye faydası yok. Eğer gerçekten bu haksızlığı çözmek ve dikdatörlüğü yıkmak istiyorsan birlik olmamız ve kafa kafaya verip daha büyük değişim getirecek şeylere odaklanmamız" tarzı repliğinin olması bile dizinin kalitesini ortaya koymuştu aslında... Böylece ilk arc'ımız olan Aldhani soygunu başlamış oluyor. Luthen, imparatorluğa bir darbe vurup isyancıların ilk mesajını göndermek için Aldhani gezegenindeki imparatorluk darphanesinin soygununu planlıyor. Burada Cassian; Vel, Cinta, Nemik gibi diğer isyancı birliklerle tanışıyor. Vel, Coruscant'ta zengin bir kızken isyana katılmış bir idealistken, partneri Cinta ise çok daha katı, iş bitirici ve çoktan isyanın içinde olan bir kadın. Aralarındaki en genç ve en sempatik eleman Nemik ise hepimizin gönlünü kazandı. Meteor yağmurundan faydalanarak soygundan sonra Aldhani'den kaçısın koordinatlarını hesaplayacak kadar keskin bir zihine sahip olan, 17 yaşındaki Nemik, ayrıca tam bir idealist. Tam bir genç, idealist solcu portresi çizen ve zehir gibi akıllı olan Nemik, bize yazdığı manifestosunu miras bırakıyor. Biraz Nemik'in manifestosuna göz atalım: "The imperial need for control is so desperate because it is so unnatural. Tyranny requires constant effort. It breaks, it leaks. Authority is brittle. Oppression is the mask of fear... One single thing will break the siege. Remember this. Try". Yoda'nın “Do or do not. There is no try.” repliğine karşın Nemik manifestosunda bolca "try" diyor. Çünkü Yoda ve Luke'un aksine Andor ve diğer isyancı birliklerin, işçi sınıfının ve sıradan halkın güvenebilecekleri içsel bir mistik ve telekinezi gücü yani Force'u yok. O yüzden onlar başarmak için önce denemek zorundalar... Nemik ve diğerlerinin fedakarlıklarıyla başarıyla tamamlanan Aldhani isyanından sonra Cassian yine isyana ve birliğe çok ikna olmamış olacak ki annesi Maarva'ya veda edip aldığı paraları alıp kayıplara karışıyor.


Mon Mothma, Deedra ve Kleya'ya burada ayrı bir parantez açmak istiyorum. Mon, klasik liberal bir politikacı portresi çizse de Coruscant'taki Chandrilanların yaşamına ve geleneklerine dair bize ayna tuttu. Mon, Chandrilan geleneklerine göre 15 yaşında gıcık kocası Perrin ile evlendirilen ve yine gıcık ergen kızı Leida ile zengin evinde lüks içinde yaşayan, kimsenin sıkıcı konuşmalarını dinlemediği liberal bir senatör. Fakat bu dışarıya yansıttığı imajı. Aslında Mon, isyancı birlikleri Luthen aracılığıyla finanse ederek güzel giysilerinin, abartılı davetlerin arasında hem bir casus isyancı hem de bir anne olarak kendi savaşını veriyor. En son bölümde, banka hesaplarındaki açıklığı örtbas etmek için hem kocasını kumarla suçlayarak hem de karşı olduğu Chandrilian geleneklerine göre kızını nişanlayarak ailesini feda etmek zorunda kalıyor. Deedra Meero ise Mon'un aksine, erkek egemen imparator sisteminde tutunmaya çalışan içselleştirilmiş patriyarkasıyla tam bir nazi subayı olan bir kadın. Imperial Security Bureau (ISB)'ya Andor ve Luthen'in isyancı hareketlerine dair bir sürü kanıt getirerek kendi içinde içselleştirilmiş faşizmini ve idealizmini yaşıyor. Yine Cassian'la kafayı bozan Syril weirdo'suyla çok garip bir ikili oldular, 2. sezonda dinamiklerini merakla izliyor olacağım. Son olarak Kleya parantezine gelirsek, Kleya Luthen'in antikacı dükkanında undercover olarak beraber çalıştığı ve isyancı operasyonlarını yönettiği iş partneri. (Yoksa padawan'ı mı demeliyiz?). Kleya, aslında Luthen'den de gaddar ve radikal bir isyancı. Bu açıdan Mon'un kuzeni çıkan Vel ile bir tezat oluşturuyorlar.

2. arc'a gelirsek, bir plaj gezegeninde sadece yanlış yerde, yanlış zamanda olduğu için tutuklanan Cassian'ın Narkina 5'daki hapishane sürecini izliyoruz. Aslında bu arc, Cassian'ın isyana karşı bakış açısını tamamen değiştiriyor. Narkina 5, tutuklanma sebebinden bağımsız tüm mahkumları insan haklarına tamamen saygısızca hapsederek ölümüne çalıştırarak Death Star'ın parçalarının inşa edildiği bir hapishane. Buradaki şartları gören Cassian, hapishanedeki isyanda başrol oynuyor. Çalışma şefi Kino'ya diyor ki “I’d rather die trying to take them down than die giving them what they want.” Böylece Kino'yu (Gollum rolünden tanıdığımız Andy Serkis'in  oyunculuk dersi verdiği karakter) ikna ederek hapishanedeki herkesi başkaldırıya yönlendiriyor ve sonunda hapishaneden epik bir şekilde kaçıyorlar. "One Way Out" isimli 10. bölüm bu açıdan cidden dizinin zirvesiydi. Hem Narkina 5'da başlatılan isyan, hem de Luthen'in bölüm sonundaki müthiş tiradı bu zevki bize tatttırdı. Luthen reyizin tiradı için tıklayın:

3. ve son arc'ta ise Maarva'nın cenazesinin gerçekleştiği Ferrix'te, Mon ve Kleya hariç tüm ana karakterler biraraya geliyor. Manidar olarak işçi sınıfının yaşadığı Ferrix'te halkın en açık isyanın temeli atılıyor. Aslında Dedra, Luthen, Cinta ve imparator birliklerinin hepsinin Ferrix'te biraya gelme sebebi, Maarva'nın cenazesine gelmesini bekledikleri Cassia'nı farklı sebeplerden dolayı kapana kıstırmak. Fakat Cassian, halkının yardımıyla Bix'i hapishaneden kurtarırken gözlerden saklanabiliyor. Bu sırada Maarva'nın Bee tarafından projekte ediliği hologramının yaptığı konuşma Ferrix halkını gaza getiriyor ve bir isyan başlıyor. İsyanı başlatan ilk hareketin, Brasso'nun elindeki Maarva'nın küllerinden yapılmış kiremitle bir stormtrooper'u haşat ederek olması ise ayrıca manidardı. Maarva resmen küllerinden doğmuş gibi oldu. Ferrix'teki isyandan sonra Cassian'ın Luthen'e "kill me or take me" şeklinde kendini dönüşümünü tamamlamış tam bir isyankar olarak sunmasıyla da sezonu bitirmiş olduk. Bu blog postunu yine Maarva'nın sözleriyle,  Cassian'ın, Aldhani'den, Niamos'a, Narkina 5'ya ve tekrar memleketi Ferrix dönerek yaşadığı kişisel gelişimini anlatarak bitirmek istiyorum. “Tell him none of of this is his fault. It was already burning. He’s just the first spark of the fire. Tell him he knows everything he needs to know and feels everything he needs to feel. And when the day comes, and those two pull together, he will be an unstoppable force for good. Tell him I love him more than anything he could ever do wrong.”  Teşekkürler, Tony Gilroy.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder