Malum ocak ayında 2. sezonu başladı, bugünün son postu da geçen yılın popüler animelerinden Yakusoku no Neverland serisi üzerine olsun. Konu itibariyle Kazuo Ishiguro'nun Never Let Me Go kitabını hatırlatan gece yatmadan önce moral bozmamak adına izlenmemesi gereken bir anime bu. Mangakının da niyeti bu muydu bilmiyorum ama tam bir vegan propagandası izlenimi veriyor hep bana. Animede et yetiştirme çifliğinde demonlara yemek olmak için yetiştirilen çocuklar var çünkü. Et için yetiştirilen canlılar olsun, boyunlarındaki numaralı damgalar olsun, kulaklarındaki takip çipleri olsun, 6 yaşındakilerin beyin boyutu sebebiyle tercih ediliyor olması olsun adeta tüm detaylar hayvan yetiştiriciliğindeki seri üretime dair bir eleştiriye işaret ediyor. Bunu 2. sezonun açılış jeneriğinde tabaklarda beliren tavşanlar, et yiyen çocuklar ve sonra çocukların tekrar tabakta belirmesinden daha da net anlıyoruz.
--S2E1 ve S2E2 spoiler--
1. sezonda kimsesizler yurdunda mutlu mesut büyüyen çocukların aslında et yetiştirme çiftliğinde oldukları acı gerçeğini öğrenmesini, Norman'ın kaybından sonra da Emma ve Ray'in planıyla sonunda çiftlikten kaçışını izlemiştik. 2. sezonun başında da çocukların dış dünyayı öğrenmesini ve yetiştirme çiftliğinde kitaplara mors alfabesiyle gizli not bırakan Mr. Minerva'yı arayışlarıyla başlıyoruz. Karşımıza dini sebeplerle insan eti yemeyen bir demon tarikatı çıkıyor ve olaylar daha ilginç bir yere taşınıyor. Çünkü bu tarikat sadece insan eti yemekle kalmıyor, diğer avladıkları hayvanları yemek için ise bir dua eşliğinde avın kalbine gupna adını verdikleri bir çiceği saplayarak kandan beslenen tohumun çiçek açmasına göre tanrıdan onay aldıklarına inanıyorlar. Aslında ilk bölümde gördüğümüz çocuğun kalbine saplanan çiçek de gupna imiş. Bu inanış bana islamda hayvan kesiminden önce besmele çekilmesi ve hayvanın kesimden sonra kanının akıtılmasını hatırlattı. Emma, ilk hayvan avında zorlansa da bunu hayatta kalmak için yaptıklarını kendine hatırlatarak güçlü kalmaya çalışıyor. Bu da insanın evrimi süresince hayatta kalmak için hayvanları avladığı ve yediği ama vejetaryen ve vegan beslenme tarzının günümüzde yaygınlaşması ve beslenme bilincinin artmasıyla aslında buna artık ihtiyacımızın kalmadığını hatırlatttı bana.
Bu tanıştıkları demonlardan 1000. yıl önce insanlar ve demonlar arasında verilen sözü (yakusoku) öğreniyoruz. İnsanlar hayatta kalmak adına bu çocuk eti yetiştirme çiftliği fikrini kabullenmiş, bizim çocukların yetiştiği Gracefield çiftliği ise bunlardan sadece bir tanesi. Çiftlikler demonların dünyasında yer alıyor. Çünkü bu ateşkes anlaşmasından sonra dünya demonlar dünyası ve insanlar dünyası olmak üzere ikiye ayrılmış ve aralarındaki geçiş yasaklanmış. Gerçeğin vahametine rağmen kaçtıklarındaki dünyadan tamamen habersiz olan Emma ve Ray artık belirsizliğin bir kısmından dahi kurtulmayla rahatlıyor ve seviniyorlar. Çünkü artık çocukların yeni bir hedefi var: insanların dünyasını bulmak ve oraya gitmek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder