2020'ye dair nadir güzel şeylerden biri de Fleabag'di. The Mandalorian'ı kesinlikle hariç tutuyorum. Çünkü en güzel şeylerden biri değil, direkt en güzel şeydi. Neyse, konumuz Fleabag. Bu kadar geç başladığım için bir yandan üzüldüğüm, bir yandan da hem bu diziyle hem de Phoebe Waller-Bridge ile tanıştığım için sevindiğim bir dizi oldu. Tüm kadın arkadaşlarıma da izlemelerini tavsiye ediyorum, herkes kendinden az buçuk bir şeyler bulabilir. Hele ki toplum normlarına uymayan bir kadınsanız...
Ben daha çok aile ilişkilerinde kendimi buldum. Ne yaparsa yapsın yaranamaması, kız kardeşiyle sürekli didişmesi ama yine de birbirinin arkalarını kollamaları falan fazla gerçekçi ve içten olmuş. Bu ingilizler karanlık komediden çok iyi anlıyor, gerçekten. Bundan sonra Phoebe'nin (artık ilk ismiyle hitap edebilirim, çünkü askerlik arkadaşım) yaptığı işlerin de takipçisi olacağım zaten. Hem tarzını hem de mizahını çok sevdim. Crashing ve Killing Eve'i de çoktan izlenecekler listeme aldım bile. Doktorayı bitirme sürecimde belki yoldaşım olurlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder