The Expanse'in 5. sezonu Aralıkta başlamasına rağmen biraz underrated (Jeff Bezos'un diziyi satın alıp Amozon'a geçirmesi kısmını saymazsak) bir dizi olduğundan ve pek reklamı dönmediğinden tüm bölümlerinin yayınlanmasını bekledikten sonra bitirdim. Sezonun ilk bölümleri çok gaz ve güzelken sanki ortasında doğru Naomi ve eski ailesi üzerine filler bölümlerle ilerledi. Neyse ki sonunda yine toparladı ve öyle bitti. Fakat kanımce bu filler bölümler yüzünden çok güzel başlamasına rağmen 4. sezonun ortalama olarak bir tık gerisinde kaldı. Fakat insan ilişkilerini anlatımı olsun, politik detayları olsun (Free Navy, Belters ve milliyetçilik teorileri üzerine) yine de çok güzel bir sezondu. Genel olarak sezonu yorumlarsam (genel değil, uzun oldu bu ama neyse...):
Sezona 4. sezonun bıraktığı yerden başlıyoruz. Bobbie Draper Marslıların Kuşaklılara (Belter'lara) gizlice silah transferi yaptığını öğrenip Avasarala ile irtibat kurmuştu. Marco Inaros'un bir şeyler karıştırdığını farkeden Ashford ise Marco tarafından uzay boşluğuna atılarak ölmüştü. Bu sezon da aslında bu silahların Mars'ın görünmezlik (stealth) teknolojisi olduğunu ve Marco Inaros'un bunu bazı meteorları Dünya'ya görünmez şekilde fırlatarak saldırıda bulunmak için kullandığını öğreniyoruz. Babası Marco tarafından beyni yıkanan oğlu Philip'i uyarmak için Naomi, Rocinante'den ayrılıp Pallas'a gidiyor. Fakat Philip annesine inanmadığı yetmiyormuş gibi Naomi ve Pallas'a gelmek için satın aldığı gemisi Chetzomaka'yı rehin alıyor. Naomi'nin hikayesi buraya kadar güzeldi ama ondan sonrası biraz filler'a girdi, oraya sonra geleceğim. Naomi ekipten ayrıldıktan sonra aslında Roci ekibindeki herkes bir yerlere dağılıyor ve hikaye farklı kollardan ilerliyor. Dünyada bir işi olduğunu söyleyen Amos sırt çantasını aldığı gibi gidiyor. James Holden Fred Johnson'ın yanına gidiyor ve peşine gazeteci Monica ile takılıyor (Naomi suratsızından sonra Jim ve Monica uyumu da gözümden kaçmadı değil). Alex ise yıllar önce terkettiği oğlunu ve eski karısını görmeye gidiyor, reddedilince Bobbie ile Mars'ta biraraya geliyor (bunlar da güzel bir ikili olmuştu aslında, neyse ehem konumuz shipping değil.)
Bu arada Camina Drummer'ı da görüyoruz kendi ekibiyle, bence hikayedeki en karizmatik kadın karakterlerden birisi kendisi, diğeri de tabii ki Avasarala (sen git, suratsız Naomi, sevemedim seni). Camina Ashford'un Inaros tarafından öldürüldüğünü onun gemisini ve ölmeden önce bıraktığı ses kaydını bulunca öğreniyor. Daha önce airlock'a hapsebildikleri Inaros'un serbest bırakılmasının sebebi kendi olduğu ve Ashford'a döndüğünde beraber içecekleri viskiyi vermediği için vicdan azabı duyuyor ve önce Inaros'tan intikam almak istiyor. Fakat kendi ekibini korumak adına (ve dünyalıların için bütün Belterlar bir gün terorist ilan edileceği ve onların başka şansı olmadığını düşünerek) Inaros'un ekibi olan Free Navy'ye katılmaya karar veriyor (daha doğrusu katılmış gibi görünmeye).
Free Navy olayı aslında pek çok ülkedeki ezilen azınlığın içinden nasıl ekstemist grupların terorizme kadar nasıl ilerlediğinin çok güzel bir örneği. Inaros, aslında sadece kendini düşünen tam bir piç kurusu ama karizmatik bir lider. Bu sezonun genel politik konusu Free Navy ve aslında ekstremist olmayan ve sadece Belter haklarını savunan diğer fraksiyonlar üzerineydi zaten (Camina ve ekibi gibi). Yeni portallerın ve onların ötesindeki yaşam olan yeni gezegenlerin keşfiyle güç dengeleri değişiyor, çünkü Belt bu portallarla Inner gezegenlerinin tam ortasında. Inaros, Belter'ların kendine ait ordusu olmadığını, şimdiye kadar oksijeninden suyuna kadar yoksun bırakılan bir halk olduğunu ve artık haklarını ele almak için The Inners'a (Dünya ve Mars'a) meteor saldırısı planladığını savunuyor. Böylece Dünya ve Mars'ın şu ana kadar onları sömürmelerinin yettiğini, onların kendi atmosferinde kalabileceğini ama uzayın Belter'lara ait olduğunu ve uzayda yeni gezegenlere açılan portallardan Belterlar için hak iddia edebileceklerini söylüyor. Bunun için Naomi'nin geçen sezon Fred Johnson'a verdiği protomolekül parçasını ele geçirmek için Fred Johnson'ı öldürtüyor ve protomolekülü onun istasyonundan çalıyor (buraya kadar ortalıkta gezinen Holden Johnson'ın ölümünü izlemekten ve Monica ile konuşmaktan başka bir şey yapmıyor tüm sezon). Sonra Inaros'un bu protomolekülü savaş gemileri ve stealth teknolojileri karşılığında Marslılara sattığını öğreniyoruz. Marslıların bu kontrolsüz biyolojik silah gibi hareket eden, karadelik ve portallar açan ve ayrıca kendisi de bir bilince sahipmiş olan protomolekülü neden satın aldığını ise sanırım daha iyi bir şekilde önümüzdeki son sezonda öğreneceğiz. Şu anki tahminlerim, terraforming meraklısı Marslıların protomolekülü kullanarak kendi atmosferini ve yaşam alanını hatta gezegen sistemini oluşturmak olduğu üzerine.
Avasarala ise seçimi kaybettikten sonra düşük statülü bir politikacı da olsa Marco'nun bir şeyler karıştırdığını öğreniyor (Bobbie yardımıyla) ve yeni senatör Guo'nun konseyini ikna etmeye çalışıyor. Hatta bu görünmezlik teknolojisinin üstesinden gelip bu meteorların dünyaya çarpmadan vurulması üzerine gözlemci kuleleri kullanmayı da içeren bir planla geliyor. Fakat Guo ve ekibini ikna edene karar Dünyaya iki meteor çarpıp milyonlarca insanı öldürüyor çoktan. Hatta 3. meteor Guo ve ekibi helikopterdeyken geliyor ve onları da etkiliyor (burada öldüklerini varsıyorlar). Bu meteor çarpmalarından birinde Avasarala da maalesef eşi Arjun'u kaybediyor. Guo yerine atanan senatör neyse ki Avasarala'nın uyarı çabasını takdir ediyor ve kendi ekibine katılmasını teklif ediyor. Fakat Dünyaya yapılan saldırıya karşılık olarak komutanlardan biri (Felix'ti adı sanırım) yeni lideri Belter'ları vurmaya ikna ediyor. Bu sırada konseyde olan Avasarala, masum sivil olanBelterları öldürmenin onları daha çok polarize edeceği ve Inaros'un tarafına çekeceğini söyleyerek bu fikre şiddetle karşı çıkıyor. Hatta sonra sözü dinlenmeyince Ned Stark'ın Kralın Eli iken Daenerys'e karşı yaptığı suikast planına karşı çıktığı gibi masaya yumruğunu vuruyor ve bunun bir parçası olmayacağını söylerek istifasını istiyor. Onu takip eden üç konsey üyesi daha istifa ediyor. Bu fikir ayrılığından güvenoyu oylaması yapılıyor, yeni konsey kuruluyor ve başkan yine sonunda Avasarala oluyor. Yay!
Aslında bu sezonun diğer güzel yerlerinden biri Amos'un geçmişini öğrendiğimiz kısmıydı. İlk bölümlerde annesinin evine gidiyor ve öldüğünü öğreniyor, annesinin o arada bir eşi olmuş ve adamcağız kendi yası yetmiyormuş gibi, Amos'un annesine iyilik için verilen bu evin kadın öldükten sonra ellerinden gideceği için endişeli. Buradan sonra Amos'un gerçek adının Timothy aka Timmy olduğunu ve annesinin bir hayat kadını olduğunu ve kendisinin de o ortama doğdunu öğreniyoruz. Ayrıca Amos Burton diye birinin kimliğini çalarak o hayattan kaçtığını da öğreniyoruz. Çocukluk arkadaşı artık mafya olan Erich'e annesinin eşine evi vermesi için ikna ettikten sonra tam Roci'ye geri dönecekken vazgeçip Avasarala yardımıyla Dünyadaki en güvenlikli hapisaneye gidiyor ve ilk sezonda tanıştığımız Clarissa Mao ile burada biraraya geliyor. Sonra plot armour olarak Dünya'ya meteorlar tam Amos, Clarissa'nın hücresindeyken çarpıyor ve o kargaşadan sonra Amos, Peaches'in pardon Clarissa'nın hapishaneden kaçmasına yardım ediyor. Clarissa hapiste çok değişmiş ve yaptıklarını telafi için çıktıkları yolda iyi bir insan olma yolunda ilerliyor. Amos'un bireysellik fikrine karşılık da mekiğe binip Ay'a kaçmak için vardıkları adada mahsur kalan insanları da mekiğe alacağını söylerek birlikte daha güçlü olacaklarını söylüyor. Hatta sadece ikimiz olsaydık, Erich'i ekibe katmasaydık çoktan ölmüş olurduk, bu insanlarla da birlikte daha güçlü olamayacağımızı nerden biliyorsun tarzı bir şey söylüyor. Neyse Amos'la beraber Ay'a vardıktan sonra artık Roci ekibine katılacağına göre artık son sezonda Clarissa'yı daha iyi tanıma fırsatımız da olacak.
Bu arada Mars'ta Bobbie ile biraraya gelen Alex, Mars'ın karıştırdığı olayların ortaya çıkmasına yardımcı oluyor. Bobbie ve Alex, tezat karakterler de olsa vatansever Marslılar olarak ülkelerindeki yozlaşmayı öğrendikten sonra hayal kırıklığına uğrayan ama adalet için savaşmaya karar veren güzel bir ekip olmuşlardı. Bobbie'nin yardımıyla Alex'in de önceden tanıdığı bir komutanın Free Navy'ye satılan gemiler ve silahlarda bir parmağı olduğu öğreniyorlar ve sezon boyunca biraz onu araştırıyorlar. Sonra Julie Mao'nun Razorback'i ile ikili olarak seyahate başlıyorlar.
Gelelim sezonun Naomi'li filler bölümlerine... Resmen toplamda üç bölüm Naomi'nin aile dramasını ve Marco Inaros'un gemisinden kaçma çabasını izledik. Aslında yapacağı çok şey varken eski karısından intikam almaya odaklanan Marco'nun olayı bireyselleştirdikçe ne kadar başarısızlığa uğradığı kısmı çok insanca ve gerçekçiydi. Çünkü Marco, The Inners'a karşı verdiği savaştan dikkatini dağıtıp Naomi'nin gemisi Chetzomaka'yı tuzak olarak kullanarak Rocinante'yi vurmak için yeni bir plan yapıyor. Bunun arkasındaki gerekçesi ise Roci'nin Dünya için sembolik bir ekip olması ve onu yok etmenin bu sembolü de yok edeceği. Fakat bunun asıl nedeni karısının yeni sevgilisi Holden ve ekibini yok edip Naomi'den intikam almak. Tabii, Naomi bunu engellemek için kaçıp Rocinante'yi uyarmaya çalışıyor. Kendini kıyafetsiz olarak uzay boşluğuna atıp Chetzomaka'ya tutunarak binmek buna da dahil... Evrim Ağacı'ndaki makaleye göre kıyafetsiz olarak uzayda birkaç dakika hayatta kalmak mümkünmüş ama ondan sonra o kadar radyasyon yarası, dehidrasyonu ve oksijen sıkıntısı olan Naomi'nin nefesini tutarak Chetzomaka'daki tuzak yardım çağrısı mesajı durdurmak ve adına geminin orasını burasını kurcalaması biraz gerçek sınırlarını aştı. Aslında oyuncunun kötü performansı olmasa vay be ne badass kadınmış, tek kişilik büyük performans diyeceğimiz sahneler olabilirdi, ama kötü oyunculuk ve dizinin realite çizgisinin epey ötesinde olaylar gerçekleşip Naomi karafatma gibi bir türlü ölmeyince biraz uzadı. Neyse kraliçe Drummer da olaya dahil olup Inaros'a ihanet ederek Rocinante'yi yok etme planını bozuyor. Fakat sonunda olan Alex'e oluyor. Roci'ye kurulan tuzağı öğrenen ve Razorback ile gelip Naomi'yi kurtarmak için ışık hızını pek çok kez kullanan Alex, beklenmedik bir şekilde kalp krizinden ölüyor. Ve bu yine atladığı uzay boşluğundan Bobbie Naomi'yi astronot kıyafetiyle almaya gittiğinde, Alex Razorback'te otururken öylece hönk diye oluyor. O kadar şeyden sonra Naomi'nin ölmemesi ve Alex'in beklenmedik şekilde hemen ölmesi ve ekibin gerçek bir yas tutmaması çok garip gelmişti. Çünkü sempatik Marslı pilotumuz olan Alex sempatik bir karakterdi. Meğersem oyuncusu Cas Anwar pek çok kadına taciz davasından yargılandığından diziden atılmış ve karakteri Alex'e böyle apar topar bir ölüm sahnesi yazmışlar. Meğerse kitapta Alex hala hayattaymış, keşke recasting yapsalardı da bu şekilde öldürmeselerdi Alex'i ama bakalım belki son sezonda önemli bir rolü olmayacaksa yapım belki de böyle uygun görmüştür.
Bir sonraki sezonda Marslıların protomolekülle ne yapacağını ve Inaros ekibinin nasıl dağılacağını izleyeceğiz muhtemelen. Marco piçosu oğlunu "annen yine bizi terk etti" diyerek kendi tarafına çekti, ama son sezonda muhtemelen Philip taraf değiştirecek ve belki de babası Marco'nun öldürülmesine yardım edecek, göreceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder