Bugün benim doğum günüm (hem sarhoşum, hem yastayım, bir bar taburesi üstünde... hehe şaka şaka öğlen öğlen ne sarhoşluğu). O yüzden biraz bucket list tarzı bir yazı yazmak istedim. Bu korona muhabbeti başladığından beri pek çok insanda olduğu gibi benim de hayatımda başaşağı giden şeyler oldu. Ortalamadan daha çok ya da daha az karşılaştıramam elbette, ama en kötü aylarımı geçirdim son 6 aydır. Bu dönemde önceden beni mutlu eden şeyleri düşünmek bazen moralimi az da olsa yerine getirdi. Seyahat etmek, başka ülkeler, şehirler, kültürler, diller, insanlar ve mutfaklar hakkında yeni şeyler görmek ve öğrenmek aslında beni en çok mutlu eden şeylerden biriydi. Maalesef global pandemi sebebiyle buna da ket vuruldu. Bu dönemde kendi kendime içimde gidemediğim için ukte kalan yerleri sık sık düşündüm. Ya zamanım yok dedim, ya biraz daha para biriktireyim dedim, şu kişinin bu kişinin işleri yoluna girsin beraber gideriz dedim, dedim bir sürü bahane buldum ve bazı hayalimde kurup kurup gitmek istediğim yerlere gidemedim. Madem liste halinde postlar daha ilgi çekiyor, bunu da o şekilde yazayım.
1. JAPONYA:
Beni kişisel olarak biraz tanıyıp liste başımın Japonya hatta büyük harflerle JAPONYA olmasına şaşıran olmaz sanırım. 15 yaşından beri Japonya'ya gitmeyi düşlüyorum. 2019 yılında gitmek için plan yapmaya çok yakındım, sonra bir şeyler oldu. Dedim 2020 yılında giderim, ne olacak. Hahaha, ironiye gel. Tüm bunlar olduktan sonra içimdeki ukte o kadar büyüdü ki bazen kendimi ya Japonya'ya gidemedem ölürsem diye düşünürken buldum. Bence hayatta hiçbir şeyi, özellikle gençken bu kadar içimizde ukte bırakmamalıyız. Sınırlar açılsın, gideceğim ilk uzak ülke Japonya olacak, artık yetti!
Aklımdaki gezi planında Tokyo'ya varıp Tokyo'nun meşhur Akihabara, Ikebukuro, Shinjuku, Shibuya ve Harajuku eyaletlerini gezmekle başlamak var (teşekkürler, Tokyo bazlı animeler). Malum anime fandom cenneti olduğu için Akihabara'da mangaları, figüleri, itemleri vs karıştırarak biraz uzunca gezerim gibi geliyor. Güzel bir ramen yenecek yer de bulursam değmeyin keyfime. Makise Kurisu'nun bıçaklandığı ve zaman makinesinin çatısına iniş yaptığı Radio Kaikan binasının önünde de bir fotoğrafım olmalı bence. Sonrasında onsenleri ve rural evleri görmek için Hakone'ye gidip Fuji-sama manzaraları eşliğinde sıcak su kaplıcalarında birkaç gün keyif çatmak isterim. Oradan meşhur Kyoto'ya shinkansen ile geçip önemli müzeleri ve tapınakları gezip sonra da Kyoto'da çok merak ettiğim bambu ormanını turistlerin istila etmediği saatlerde görmek istiyorum. Oradan Nara'ya geçip parktaki geyikleri selamlamak ve saldırıya uğramadan onları beslemek isterim. Sonrasında vaktim varsa Osaka'ya gastronomik bir tura gidip sokakta takoyakileri hüpletip küçük izakayalarda eğlenmek de güzel olurdu. Kısa!? turum bu olurdu, uzun tur için Ghibli stüdyodan taa Okinawa'lara kadar gitmeyi bile düşündüm ama onun için sanırım 1 aydan uzun süreye ihtiyacım var. Bir gideyim de sana Japonya.
2. Meksika:
Biletlerine kadar bakıp sonra vazgeçtiğim ve içimde ukte kalan ikinci destinasyon ise Meksika. Neyse gidene kadar İspanyolcamı ilerleterim diye kendimi avutuyorum. Buraya da nedense Mexico City'den ziyade Cancun'dan varmak daha ucuz biletlerde. O yüzden hayalimde Cancun'un masmavi Karayip sularında birkaç gün keyif çatıp sonra Yucatan bölgesini keşfetmek vardı. Merida ve Tulum çevresindeki Maya tapınaklarını gezmek, güzel cenoteleri görmek, korkmazsam birkaçında yüzmek istiyorum. Mexico City'ye yollanmadan önce Tabasco ve Oaxaca bölgesinde birkaç şehri mümkünse Dia de Los Muertos zamanı gezip bu değişik gündeki kültürel akviteleri gözlemleyip güzel tacolarını ve margaritalarını tatmak isterim. Mexico City de sanırım son durağım olur. Koca kıtadaki en kalabalık en büyük şehirlerden biri olduğu için Mexico City'yi de hakkını vererek birkaç gün gezmek lazım.
3. Peru:
Meksika'dan çok uzak biliyorum, ama ya Meksika'dan sonra bağlantılı olarak ya da ayrı zamanda Peru'yu da gezmeyi çok düşünürüm. İnkaların baş medeniyeti olan Peru'da hem doğa, hem de tarih açısından görülecek çok şey var. Aklıma ilk gelen ilk planlar, Machu Picchu ve Cusco çevresini gezip alpakaları mıncıklamak.
4. Tayland:
Normalde liste başımda yer alan bir yer değildi, Tayland. Fakat iş seyahati için biletlerimi alıp googlemaps üzerinden bir sürü gezi planı yapıp 7-11 süpermarketlerini bile haritada işaretledikten sonra gidemeyince içimde kaldı. Bangkok'ta tapınakları gezip sokak lezzetlerini tatmak, Phi Phi adalarının güzel plajlarının keyfini çıkarmak, 10 dolara yarım saat Thai masajı yaptırmak, onlarca tropik meyveyi deneyememek neden içimde ukte kalmasın ki zaten?
5. Endonezya ve Bali:
Başka görmek istediğim tropik ülke ise Endonezya. 17000 küsür adası, her adasında farklı dil konuşulması, Miyazaki animelerinden kopmuş gibi olan plajları, yanardağları, küçük balıkçı kasabalarıyla hep cazip geldi bana. Bali'yi ayrı yazdım, çünkü biliyorum ki Bali sadece Endonezya'nın budist ve turistik yüzü. Gitmişken Bali'den fazlasını görmek ve hakkını vermek lazım.
6. Granada:
Defalarca İspanya'ya gitmeme, hatta 2017'de Endülüs bölgesinden Sevilla ve Cadiz'e gitmeme rağmen Granada'ya gidemedim, ve bu da içimde ukte kaldı. Bunda k-drama Memories of the Alhambra'yı (Recuerdas de la Alhambra) izlememin etkisi de olabilir. Gidip artık Alhambra'yı görmem, Sierra Nevada'nın karlı tepelerini izlemek, biranın ya da şarabın yanında bedavaya verilen tapalarını yemem lazım.
7. Lizbon:
Geçen sene ve 2019'da gitmek için çok plan yapmama rağmen korona yüzünden yalan olan destinasyonlardan biri de Lizbon. Aslında ne Granada ne de Lizbon seyahatleri imkansız değildi, hatta çok kolaydı, ama demek ki aklındayken hemen yapmak lazımmış. Bu şehiri de İstanbul'a benzeten ya da İstanbul'la karşılaştıran çok oluyor, ama bu benim için ana kriter değil. Güzel sokaklarını gezmek, şehrin karmaşısında kaybolmak ve çok övülen deniz ürünlerini denemek istiyorum. Ah...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder