Erasmus Mundus ile master'a başladığımdan beri buraya hiçbir şey yazmaya yeltenmedim. Aslında çok gezdim, gördüm ve yaşadım ama üşengeçlik işte öyle pek yazmaya yeltenemedim. İlk durak olarak 4 ay Delft'te kalsak da benim gönlüm Şubat-Haziran arasını geçirdiğim Prag'da kaldı.Eylülde Gent yerine Prag'a gitsek şahsen çok mutlu olurdum. Neden mi?
Prag, Hollanda'nın depresif havası ile karşılaştırınca cıvıl cıvıl ve hareketli bir şehir. Ucuzluğundan dolayı daha çok gezip keşfetme imkanı bulduğum için belki de moralimin daha iyi olduğu bir dönemde oradaydım ama bunu düşünen sadece ben değilim, bütün sınıf arkadaşlarım hem fikir. Dışarıda yemek yemek, alkol (özellikle bira), ulaşım, kira her şey ucuz. Sadece Avrupa standartlarında değil, İstanbul'dan da daha ucuz. Öğrenci kartıyla sınırsız 1 aylık ulaşıma (aylık paso gibi bir şey) Türk parasıyla 26 lira verdim, evet lirayla! Hem de bizim gibi otobüslerde sürünmüyorlar, çok güzel bir metro sistemleri var ve hemen her yere metro ile ulaşabiliyorsun. Bira desen 50'lik bardağı 25 koruna ile 50 koruna (2.5-5 lira) arasında değişiyor. Hal böyle olunca Hollanda'daki iki yakası bir araya gelmeyen depresifliğini üzerimden attım ve gezebildiğim kadar gezdim ve çok güzel bir 5 ay geçirdim Prag'da. Yine dönmeyi ister gönül.
Anılarım hala canlıyken en sevdiğim mekanların ve gezilecek yerlerin listesini yapmak istiyorum. Birinin işine yarar mı bilmem ama geri dönmeyi düşündüğümde ben direkt bakarım en azından buraya. Turistlik yerlerden başlayıp günlük hayatta gidilecek mekanlara kadar yazmayı planlıyorum üşenmezsem. Bu arada tamamen ayrı bir blog yazısı olabilir ama Prag'dan sonra gezilecek en güzel Çek şehri Cesky Krumlov, masallar diyarı gibi bir yerdi.
Gezilecek görülecek yerler:
Vyšehrad: Kalesiyle
olsun manzarasıyla olsun, herkesin ilk gittiği Prag kalesine on basar. Ayrıca
Vlatava nehrinin tüm uzantılarını ve panoromik olarak Prag'ı görmek mümkün.
Prag kalesi: Buradan
da şehrin tepeden görüntüsünü görmek mümkün, kocaman bir alan ve içerisinde bir
sürü yapıyı barındırıyor. Kaleyi, katedralini, Golden Lane (Altın Yol) denen
simyacılardan kalma minik rengarenk evleri görmek mümkün ama en çok bahçesi
görülmeli bence hem de o bedava :)
Staroměstské náměstí (Old Town Square): Her
saat başı içindeki kuklaları oynayan Astronomik saati, şatoyu andıran gotik
klisesiyle, daracık otantik sokaklarıyla
kendinizi ortaçağda hissetmek istiyorsanız sizi buraya bekleriz. Yüzlerce
turistik hediyelik eşya dükkanını göz
ardı edin lütfen.
Karluv Most (Charles Bridge): İlk gördüğümde benim için Prag'daki en göz alıcı şeydi . İki yanına dizilmiş heykelleri ve Vlatava nehrini izleyerek Old Town’dan
karşı yakasındaki Malostranska’ya kadar yürümenizi tavsiye ederim. Hatta
Malostranska kısmına vardığınızda Kafka Müzesi yolu üzerinde nehir kenarındaki
bir noktadan da köprüyü izlemek şahane. Game of Thrones için King’s Landing
sahnelerini burada çekebilirlermiş, Hırvatistan’dan tek eksiği deniz yerine
nehir kenarında olması.
Letna
Park: Kafa dinlemek için
ve Prag’ın köprülerinin sıralı manzarasını izlemek için birebir. Evet, o merak
ettiğiniz fotoları buradan çekmişler.
Petrin’s
Hill: Funikülerle çıkılan
bir tepe. Bahar aylarında kiraz çiçekleri açtığında aşıkların gitmesiyle ünlü.
Ben maalesef kuru ağaçların olduğu sezon gitmiştim.
Namesti
Republiky: Old Town’dan
yürüme mesafesinde modern ve eskinin çok güzel harmanlandığı bir muhit.
Çevresinde güzel kafeler ve restoranlar var.
Yenilecek/İçilecekler:
Benim gözümde hiçbir yer Türk yemeklerinin
yerini tutmasa da dışarıda yemek yemenin keyifli olduğu bir şehir Prag.
Denizden uzak olduğu için genelde et yemeklerine yoğunlaşmışlar ve ortaçağ
stili lokantalar bol. Yemekler genelde yağlı ve soslu ama aralarında
sevebileceğiniz seçenek bulma imkanı var.
Goulash:
Bu bir Macar yemeği. Sosu
çok lezzetli, et sevenlere önerilir.
Svíčková- Kremalı Sirloin:
Yine bir et yemeği, bread
dumplings denen hamurumsu ekmek dilimleriyle servis ediliyor. Porsiyonu
goulashtan küçük ve lezzetli bir yemek.
Trdelnik:
Bunu da Macarlardan almışlar
Trdlo da deniyor sanırım. Tarçınlı açma gibi bir şey ama mikemmel! Sokakta
sıcak yapılanlardan almanız tavsiyem.
Pork
knee: Ben yemedim ama
yiyenler ve sevenleri pek övüyor. Yalnız aman dikkat porsiyonlar devasa! 1.2 kg
ve y 800 gramdı gördüklerim. Kemik dahil tabii. Genelde 2 kişi paylaşarak
yiyor.
Medovnik
(Honey cake): Ballı ve
tarçınlı kek. Hafif ve lezzetli bir tatlı.
Bira
bira bira!: En ucuz ve en
çok giden içecek. Her yerin kendi markası var neredeyse, o yüzden beer from the
tap diyin yeter. Pilsner Urquell, Staropramen, Budweiser, Matuska falan hepsi
güzel. Süpermarketten 1 liraya falan denk gelen bir Kozel de kapabilirsiniz.
Benim gibi hiç cider içmemiş cahiller için de ucuza denemek için güzel bir
fırsat şehri Prag.
Becherovka: Bu da Çeklerin Jagermeister’ı gibi bir şey. Shot ile servis
ediliyor.
Mekanlar:
Restoranlar_ Kafeler:
Restaurace
V Cipu: Geleneksel Çek
yemeği yanı sıra her türlü yemeği bulabileceğiniz otantik bir restoran. Erasmus
klubü ile ilk gittiğimiz yerdi. Güzel bir mekanda ucuza yiyip içebilmenin
keyfine varılabilir. Ha bir de Old Town’ın göbeğinde güzel bir mevkide yeri.
Passage to Old Town yazısını görünce soldaki Michalska sokağına sapıp sonunda
görebilirsiniz.
Potrefena
Husa: Bir restoranlar
zinciri ama ana şubesi Namesti Republiky metro istasyonu yakınında. Her türlü
yemek var yine, güzel ve şık bir mekan.
Cafe
Palanda- Burger House
tarzında bir mekan ama hamburgerleri ve patatesleri şahaneydi. Olsa da yine
gitsek. Yine Namesti Republiky civarında.
Jiu
Zhou Running Sushi: İlk
sushimi yiyip müdavimi olduğum mekan. Pek çok çeşit sushinin yanında türlü türlü
hamur işleri, tatlılar ve tropik meyvelerine de running sushi bandından
abanabilirsiniz. Ha bir de gayet ucuz, 300 koruna fix menü (30 lira civarı),
patlayana kadar yemek serbest. Hindistan cevizi sütünü bantta görürseniz
affetmeyin.
Vinarna
U Sudu: Fiyat ve kalite
dengesi olarak güzel olan bir restoran-bar. Üst katı tercih edin, sigara
içilmeyen kısmı.
Cukrarna
Alchymista: Beni adına
bakmadan yazdıracak kadar hayran bırakan güzel mi güzel bir kafe. Gül
ağaçlarıyla çevrili yemşeyil bahçesinde bir sandalye kapın ve çikolatalı
cheesecake’nizin yanında elderberry limonatınızı yudumlayarak huzur bulun. İç
dekoru da şahaneydi. Bir kafe açsam ilham alacağım yer burası olurdu, o kadar
diyorum.
The
Farm Letna: Bu da bir
önceki kafeye epey yakın bir yerde. Organik ve sağlıklı yiyecek takıntısı olana
bir alternatif kafe. Öğle yemeği servisi da var. Fiyatlar ortalama üstü.
Barlar/diskolar vs:
Vytopna:
Biranızı tren rayları
üzerinden gelerek ve model trenlerle servis edilsin mi istiyorsunuz. Gidin ve
görün. Fikir şahane. Muzeum metro istasyonuna çok yakın bir pasajın içinde bir
bar. Fiyatlar normal.
Kavarna
Kabinet: Okula yakın bir
bardı. Sakin ve güzel bir mekan. Fiyatlar normal.
Beer
Geek: Yüzlerce birayı bir
arada bulabilirsiniz. Mekan biraz hipster ama ortam sakin ve güzel. Fiyatlar
ortalama üstü.
Beer
Museum: Biraz turistik
bir mekan ama yine yüzlerce çeşit birayı bulmak mümkün. 5’li küçük deneme
ölçüsüyle (0.2 cl) 5 çeşit deneyebilirsiniz. Fiyatlar ortalama üstü. Fakat
burası Çek Cumhuriyeti. Ortalama üstü ve Türkiye’nin bayağı altı not etmek
lazım. Bu mekanın kötü yanı fazla dumanaltı olması. Çek Cumhuriyeti’yle genel
olarak rahatsızlığım da kapalı ortamlarda sigaranın hala yasaklanmamış olması.
Chapeau
Rouge: Biralara doyduktan
sonra dans etmeye gidilebilecek ortalama bir mekan. Güzel yanı hiçbir şey
içmeseniz de sizi sıkboğaz edecek kimse yok. Gece yarısına doğru aşırı
kalabalık, klostrofobikler uzak dursun.
Popo: Erasmusluların takıldığı bir club. Yine dumanaltı problemi
var.
KU
Bar: Dumanaltı olmadan
dans edilebilecek mekan arayanlara tavsiye edilebilir. Dezavantajı fiyatlarının
yüksek olması. Öyle ki 75 koruna(yaklaşık 7.5 lira) olan birayı sadece burada
görmüştüm. Türkiye’den gelenlere çarpmaz, o ayrı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder