"Korkmamalıyım.Korku akıl katilidir. Korku toptan yok oluşu getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Üzerimden ve içimden geçmesine izin vereceğim.Ve geçip gittiği zaman, geçtiği yolu görmek için iç gözümü ona çevireceğim. Korkunun gittiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben olacağım."
" Bir süreç durdurularak anlaşılamaz. Anlama, sürecin akışıyla birlikte hareket etmeli, ona karışmalı ve onunla birlikte akmalıdır."
" Muad'Dib çok hızlı öğreniyordu, çünkü aldığı ilk eğitimin konusu "nasıl öğrenmeli" idi. Ve ilk ders, öğrenebileceğine dair kendine güvenmekti. Ne kadar çok kişinin öğrenebileceğine inanmadığını ve ne kadar çoğunun öğrenmenin zor olduğuna inandığını anlamak insanı şok ediyordu."
"Senin dışındaki herhangi bir şey; işte bunu görebilir ve buna mantığını uygulayabilir. Ama kişisel problemlerle karşılaştığımızda, en derin kişisel şeylerin, mantığımızın incelemesi için dışarı çıkarmakta en çok zorlandığımız şeyler olması insani bir özelliktir.Gerçekten kafamızı meşgul eden o en derindeki asıl şey dışında her şeyi suçlayarak onun çevresinde debelenmeye eğilimliyizdir. "
" Zihnin baskı altında hangi yöne gideceği büyük ölçüde eğitimin etkisiyle belirlenir. "
" İnsanın bilinçaltının derinliklerinde, bir anlam ifade eden, mantıklı bir kainata duyulan yaygın bir ihtiyaç vardır. Lakin hakiki kainat daima mantığın bir adım ötesindedir. "
" Din ve politika aynı arabaya bindiğinde, arabayı sürenler yollarında hiçbir şeyin durmayacağına inanırlar. Paldır küldür gitmeye başlarlar... gittikçe hızlanırlar, hızlanırlar, hızlanırlar. Karşılarına engeller çıkabileceği düşüncesini akıllarına bile getiremezler ve gözü kapalı koşturan bir adamın çok geç oluncaya dek uçurumu göremeyeceğini unuturlar. "
" Bir şeyi onu yok edebilen insanlar kontrol eder. "
" Hem zalimliğin hem de iyi yürekliliğin derinliğine inmedikçe neyin merhametsizlik olduğunu nasıl söyleyebilirsin? "
" Din diye adlandırılanların çoğu, hayata karşı bilinçsiz olarak düşmanca bir tavır taşımıştır. Gerçek din, yaşamın Tanrı'nın gözüne hoş görünen hazlarla dolu olduğunu ve eylemsiz bilginin boş olduğunu öğretmelidir. Herkes, dinin kurallar ve ezbere dayalı öğretisinin büyük ölçüde aldatmaca olduğunu görmelidir. Doğru öğretiyi kolayca fark edersiniz. Onu yanılmaksızın tanırsınız çünkü içinizde, bunun daima bildiğiniz bir şey olduğu duygusunu uyandırır."
" Din, kendi kendine 'olmak istediğim gibi biri değilim' diyenler için bir çıkış noktası olarak kalmalıdır. Hiçbir zaman kendini beğenmişlerden oluşan bir topluluğun içinde boğulmamalıdır. "
" Şevkat, zalimliğin başlangıcıdır."
" Eğer bir çocuk, eğitimsiz biri, cahil biri ya da bir deli bir soruna yol açarsa, bu, o sorunu önceden görmediği ve önlemediği için otoritenin hatasıdır."
Dune serisi liseden beri okumayı düşündüğüm, ama ya çok ağır bir bilimkurgu serisiyse diye çekindiğim hep ertelediğim bir kitap serisiydi. Filminin çıkacağını öğrenince, bir arkadaşım da övünce dedim ben bir bakayım artık. Elimde de e-reader'da tüm seri en az 2-3 yıldır vardı aslında. Ama demek istiyorum ki, "where have you been all this time?". Cidden ergenliğimdeki heyecanla okuduğum, çok ama çok beğendiğim bir kitap oldu bu ilk kitap. Neden bilimkurgu diye sınıflandırıldığını anlıyorum, çünkü bir nevi space opera grubuna girecek bir konusu var, başka bir gezegeni, o gezegene adaptasyonu ve ucundan da olsa uzay yolculuğunu da anlatıyor. Kitabın 1965'te yazıldığını düşününce, otomasyon sistemleri, projeksiyonla yapılan toplantılar falan aslında epey füturistik de... Fakat benim gözümde daha çok fantastik edebiyatın bir ürünü hissi ve keyfi oldu. Çünkü bilimkurgu dışında pek çok fantastik olaylar örgüsünü deneyimledim, yine pek çok politika ve felsefe ve din alegorisini de hissettim bu kitapta. Zaten destan şeklinde yazdığım alıntılarda da pek çok felsefi ve siyasi göndermeler görülebilir. Bazen bu kitabın hikaye anlatıcılığı bana GRRM'i hatırlattı. Çünkü ASOIAF kadar olmasa da her kısımda bir karakter ve o karakterin bakış açısından ilerliyoruz. Diyaloglar ve taht oyunlarına olan detaylı entrikalar da biraz GRRM stiline benziyor. GRRM'in esinlediği pek çok fantastik alt yapı ve benzerliklerini de görebiliyorum (kendisi de seriyi sevdiğini söylemiş zaten). Bene Gesserit oluşumu misal... Toplumların dini ve kültürünü çok güzel inşa edilmiş ve hikayede çok önemli bir yer kapsıyor. Fakat bir konu var ki bu kitabı benim gözümden diğerlerinden çok net ayırıyor: o da su ve suyun önemi! Bir Çöl Gezegeni'nde suya aşırı önem verilmesinden doğal bir şey yok ama detaylar o kadar güzel anlatılmış ki evdeki suyu ziyan etmek bile beni rahatsız etti. İnsanlar damıtıcı giysi giyip terlerini bile yoğuşturup geri kullanırken, bizim evlerde şakır şukur duş almamız, sifonu kullarak dışkımızı ittirmek için onlarca litrejon su kullanmamız sanki hep ziyan gibi gelmeye başladı. Bir de burada bir kamu spotu gireyim, su krizi Avrupa'da, özellikle Akdeniz havzasında gerçekte de o kadar ciddi seviyede ki, birkaç nesil sonra çocuklarımız biz suyu böyle ziyan etmeye devam edersek, Arrakis'te Fremenlerin yaşadığı gibi su kıtlığı altında yaşabilir. Neyse kitabımıza dönelim. Kitaptaki Arapça isimler ve göndermeler de epey ilginçti. Şeyhulud, Muad'dib gibi çok sık geçen kelimeler bile hep Arapça kökenli. Amerikalı bir yazarın doğu kültüründen esinlenip kendi fantastik evrenine bunu objektif bir şekilde entegre etmesini de takdir ettim açıkçası.
Kitabın konusuna gelirsek, Atreides ailesi'nin su bolluğu içindeki Caladan gezegeninden imparator Padişah Şaddam IV'ün emriyle Arrakis gezegenine taşınmasıyla hikayaye başlıyoruz. Bu atamanın bir tuzak olduğunu bile bile sırf ailesini sürgün yaşama mahkum etmemek için Arrakis valiliğini kabul eden Dük Leto Atreides ve ailesini yakından tanımaya başlıyoruz. Eşi ama evli olmadığı için odalığı sayılan Jessica, bir Bene Gesserit üyesi. Bene Gesserit sadece kadınlardan oluşan, zihini ve bedeni çok sıkı disiplinlerle eğiten ve gezegenlerdeki politik dengeleri sağlayan bence kitaptaki en ilginç topluluk. Ayrıca soylar arasındaki evliliği ve bu evliliklerden doğacak kutsal bir kişiyi bekliyorlar. Kuisatz Haderah...Jessica kendine emredildiği gibi bir kız çocuk doğurmak yerine düke aşık olup kendi topluluğuna karşı çıkıyor ve bir erkek çocuk doğruyor. Ana karakterimiz Leto ve Jessica'nın oğlu Paul'un seçilmiş kişi, yani Kuisatz Haderah olduğu ya da olabileceği bize kitabın en başından söyleniyor zaten. Hem annesinin Bene Gesserit yöntemleriyle hem de babasının yetenekli subayları Gurney Halleck, Duncan Idaho ve Thufir Hawat tarafından sıkı eğitimlerden geçen Paul çok zeki ve yetenekli bir ergen. Tıpkı ASOIAF evrenindeki the promised prince ya da Azor Ahai gibi kehanetler bu kitapta da bolca var ama olaylar olmadan nasıl olduğu ve kim olacağından kesin olarak emin olamıyoruz. Zaten tüm kitap kehanetler üzerine diyebilirim. Çünkü ana kahramanımız Paul'un önsezi ve geleceği görme yeteneği var. Biz okuyuculara da kitabın çok ilerisinde olacakları anlatan başka kitap alıntılarıyla Paul'le empati yapıp onun geleceği görme ama, sonsuz olasılıklar ve bağlantılar sebebiyle tam olarak nasıl olarak gerçekleşeceğini kestirememe lanetini paylaşıyoruz.
Atreides ailesinin Arrakis'te ilk günleri, gezegeni ve su problemini tanımak, gezegenin en büyük gelir kaynağı olan baharatın (melanj) nasıl çıkartıldığını öğrenmekle ve gezegenin yerlileri ve hakkında çok şey bilinmeyen çöl toplumu Fremenleri öğrenmekle geçiriyoruz. Melanj aslında bir zihin uyarıcı bir uyuşturucu. Paul'ün önsezi yeteneği de o yüzden Arrakis'e geldikten sonra katlanarak artıyor. Kitapta bu ilk kısımlar biraz ağır ağır anlatılmış, okuyucu kaybetmeye müsait . Fakat eğer birisi bu yazıyı okuyorsa, tavsiyem mutlaka devam etsin, çünkü yaklaşık bir 100-150 sayfa sonra kitap çorap söküğü gibi açılmaya ve aşırı sarmaya başlıyor.
Kitabın taa en başından beri bize spoil edilen olayı oluyor. Yani Arrakis'i garip bir şekilde bırakıp gitmiş oyunu yapan Harkonnen ailesi, imparatorla bir olup Atreides'lere karşı entrikalar çeviriyor, dük Leto Atreides'i öldürüp gezegenin yönetimini ele geçiriyor. Öldü sanılan Jessica ve Paul'un çöle düşmesi ve Fremenlerin arasına katılmasıyla ise asıl macera başlıyor. Bizim Paul, Fremenlerin başına geçip onların siyasi ve dini lideri oluyor ve intikamını almak için planlara başlıyor...Fremenlerin gizemli kültürü, Paul'un hem dini hem de siyasi liderliğiyle ilgili kitaptaki göndermeler gerçekten çok iyiydi. Paul karakteri, gayet ilginç olsa da benin favori karakterim anne karakter, Bene Gesserit (cadısı) Jessica oldu. Umarım diğer kitaplarda da Jessica'nın önemi devam eder, çünkü epey tuttum ben kendisini. Atreides'ler bu kadar güzel ve net anlatılırken Harkonnenler ve özellikle ana kötü karakter Baron Harkonnen için aynısını söyleyemeyeceğim, çünkü kendisi biraz fazla şüşko kötü adam steorotipine sahipti ve aşırı karikatürleştirilmişti. Belki diğer devam kitaplarında bu düzeliyordur, ve umarım da öyledir. Kitaba dair diğer bir eleştirim ise, giriş ve gelişmenin gayet özenli ve detaylı olmasına karşın sonuç ve bağlanma kısmının biraz paldır küldür ve anticlimactic olması. Buna rağmen yine de genel hatlarıyla çok beğendiğim bir kitap oldu.
Herkes en güzel kitabının ilk kitap olduğunu söylese de hikaye öyle bir yerinde kaldı ki ben birkaç kitap daha devam etmeyi düşünüyorum. Bu arada filmi, aktörleri, fragramanları ve müzikleriyle her şeyiyle fazla merak uyandırıyor. Belçika'ya 15 eylülde gelir gelmez ilk gidenlerden biri sanırım ben olacağım! Umarım hayal kırıklığına uğratmaz. O arada ben ikinci kitabı okuyor olurum herhalde. Bir sonraki Dune kitabı yazımda görüşmek üzere o zaman!
P.S. Bu arada Youtube algoritması karşıma şöyle bir video çıkardı. Kısa bir animasyonla benim yazdıklarımdan çok daha güzel tanıtmışlar kitabı. Buraya kadar geldiyseniz bence bunu da mutlaka izleyin!